2008-07-21

Ağız Sağlığı

Dişlerinizde Gençleşmek İster
Dişlere uygulanan ‘anti aging’ yöntemiyle, ameliyat olmadan genç bir ifadeye sahip olabilirsiniz. Günümüzde anti-aging kavramının uygulama alanları giderek yaygınlaşıyor. ‘Yaşlılığa karşı’ anlamına gelen anti-aging, yaşlanmayı yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanıyor.
Dişler de son zamanlarda, anti-aging kapsamında değerlendiriliyor. Dişler zamanın etkisiyle boylarından kaybediyor ve bunun sonucu yüz dikey yönde çöküyor. Bazen bu nedenden dolayı yanak ve dudaklarda sarkmalar bile görülüyor. Ağız içindeki bazı dişlerin kaybı da kişileri olduğundan daha yaşlı ve yıpranmış gösteriyor.
Diş Hekimi Altuğ Serçe, anti-aging’in diş hekimliğinde kullanım biçimi olan ‘Dental Face Lift‘ tedavisiyle, ameliyat olmadan, gençleşmenin mümkün olduğunu belirtiyor. Bu yöntemle, kaybolan diş dokusu yerine konularak hastanın daha genç bir görünüm kazanması sağlanıyor.

Bebeklere İnek Sütü Vermeyin
Uzmanlar, bebeklik ve çocukluk yaş grubunda sağlıklı büyümeyi olumsuz etkileyen faktörlerin başında bebeklerin ilk 1 yıl içinde inek sütü ile beslenmesi olduğunu söylüyor. Türkiye’de erken süt çocukluğu döneminde bebeklere yaygın olarak verilen inek sütü ile ilgili Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Beslenme Metabolizma Gastroentoroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz önemli açıklamalarda bulundu.

Benal Büyükgebiz, ‘inek sütü, içerdiği özellikler nedeni ile Avrupa ve Amerika’daki ilgili tüm tıp otoriteleri tarafından ilk 1 yıl içinde bebekler tavsiye edilmiyor’ dedi. İnek sütünün, demir ve C vitamini içeriğinin düşük olduğunu belirten Büyükgebiz, inek sütü kullanımının bebeklerin bağırsaklarında gizli kanamaya yol açarak demir eksikliği ve kansızlığa neden olabileceğini söyledi.

Önce anne sütü
Prof. Dr. Benal Büyükgebiz, Türkiye’deki ekonomik sorunların, bebekler için sakıncalı olan inek sütü kullanım miktarını artırdığını belirterek, “Anne babaların bu konuda bilgilendirilmeleri ve uyarılmaları gerekir” dedi.
Büyükgebiz, “Her bebek hayatının ilk altı ayında anne sütü almalı, daha sonra ek gıdalara geçmelidir. Anne sütünün olmadığı veya eksik olduğu durumlarda anne sütünün yerine, anne sütünün içerdiği özellikleri haiz bebek mamalarının kullanılması gerekir. İnek sütü bebek beslenmesinde kesinlikle anne sütü yerine kullanılabilecek bir alternatif değildir” dedi.
Uzmanlar, anne sütünü herhangi bir sebepten dolayı verilemiyorsa ya da bebeğe yeterli olmuyorsa, inek sütünün kesinlikle alternatif gıda olmaması gerektiğini belirtiyor.

Peynir,Diş Çürümesine Engel
Diş ve ağız sağlığına gerekli önemin verilmediğini belirten Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muzaffer Gülyurt, insanların bu sebeple çeşitli hastalıklara yakalandığını söyledi. Toplumda aydın kesimlerin bile diş sağlığını ihmal ettiklerini belirten Prof. Dr. Gülyurt, ülkemizde 20 - 24 yaş grubundaki insanlarda tedavi edilmemiş veya edilmesi gereken çürük diş sayısının ortalama 6 olduğunu kaydetti. Türkiye’de diş ve ağız hastalıklarının çok oluşunun koruyucu diş hekimliğine gerekli önemin verilmemesinden kaynaklandığını işaret etti.Durumun ciddi sağlık problemlerine sebep olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Gülyurt, “Problemin çözümü insanların eğitimine bağlıdır. Enfeksiyonel hastalıklar ağız yoluyla bulaşır. Üniversitemize bağlı diş hekimliğimiz sadece Erzurum’a değil tüm Doğu ve Karadeniz Bölgesi’ne hizmet vermektedir” dedi.

Çocuklar eğitilmeliÇocuklara diş sağlığı konusunda gerekli eğitimin verilmesi gerektiğini vurgulayan Gülyurt, küçük yaşlarda çocuklara diş fırçalamanın öğretilmesi gerektiğini ifade etti. Çocukların şekerli yiyeceklere karşı sempatileri olduğu için tatlı yiyeceklerin çocuklar tarafından fazla miktarlarda tüketildiğine işaret eden Prof. Dr. Gülyurt, annelerin bu konuda dikkatli olmalarını istedi.
Çocuklara süt ürünleri verilmesi alışkanlığının kazandırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Gülyurt, süt ürünlerinden peynir gibi yiyeceklerin diş çürümelerini önlediğini söyledi. Türkiye’de diş hekimliğinin sadece tedavi edici hizmetleri yürütmesinin, ciddi ekonomik kayıplara sebep olacağını vurgulayan Prof. Dr. Gülyurt, diş ve ağız hastalıklarının kadınlara oranla erkeklerde daha az olduğunu belirtti.

2008-07-02

Termal Kürler

Termal banyo kürleri
İnsan vücudununkine yakın, 35-38°C aralığında sıcaklığa sahip olan maden suları ile yapılır. Genelde önerilen belli zaman aralıklarında termal su ile dolu bir banyo küvetine veya havuza girilerek gerçekleştirilir. Tüm vücut ile yapılan küre tam banyo, yarı beline kadar suya girilerek uygulanan türüne yarım banyo ve su kaynağının zengin olduğu merkezlerde duş mekanizması aracılığı ile uygulanan türüne duş banyosu adı verilir.
Termal buhar kürleri
Vücut sıcaklığının üzerinde olan sıcaklıklardaki maden suyu buharından yararlanılarak gerçekleştirilir. Uygulama biçimi, genelde buharın soluma yoluyla içe çekilmesi (inhalasyon) biçimindedir. Tedavi merkezinde sıcak su buharı, tavandaki veya zemindeki buhar delikleri aracılığı ile tedavi odasına iletilir. Sıcak su buharının cilt sorunlarının giderilmesinde de yararlı olduğu belirtilmektedir.
İçme kürleri
Bazı maden sularından tedavi amaçlı olarak içilerek yararlanılır. Belli zaman aralıklarında belli miktarlarda maden suyunun içilmesi biçiminde uygulanan bu tedavi türüne içme kürü adı verilir. Kürün ayrıntıları bu konuda uzman bir doktor tarafından belirlenmelidir. Genel olarak içten tedavi adını alan bu kürün deri altına şırınga, buğu, serpintileme, gargara, lavaj gibi türleri de vardır.
Çamur kürü
Bazı bölgelerde yüzeye çıkan maden suyu toprağın ıslanarak çamur halini almasına neden olur. Söz konusu çamur, suyun içindeki erimiş madenlerle doymuş halde bulunur. Çamur kürü, bu çamurun içine yatılması veya çamurun vücudun önerilen yerlerine sürülmesi biçiminde uygulanır. Bu tedavi biçiminde çamurun içinde erimiş olan kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeriye sızarak hastalıklı dokuların tedavisi yönünde işlev görürler.
Tıpta; erimiş mineraller içeren termal sularla yapılan kür uygulamalarına balneoterapi, tatlı sularla yapılan kür uygulamalarına hidroterapi, sağlıklı iklim ve ortamlarda bulunarak yapılan iklimsel kürlere klimaterapi ve deniz ikliminde deniz suyu ile yapılan kürlere talassoterapi, çamur banyosu halinde yapılan kürlere peloidoterapi, mağara mekanları kullanılarak uygulanan kürlere speleozerapi, güneş aracılığı ile uygulanan kürlere helioterapi adı verilmektedir. Genelde bu tedavi türleri, tıbbi termal tedavi ve dinlenme merkezlerinde fizik tedavi, rehabilitasyon, mekanoterapi, egzersiz, psikoterapi, diyet gibi yardımcı tedavilerle desteklenmektedir.
Yukarıda sözü edilen kürlerin kişiler üzerinde yarattığı etkileri iki yönde ele almak mümkündür:
1 - Özel etkiler2- Genel etkiler.
Kürün özel etkisi; fiziksel açıdan suyun fiziksel özelliği, sıcaklığı, hidrostatik basıncı, özgül ağırlığı, buna bağlı olarak kaldırma kuvveti ve iletkenliği ile oluşur. Suyun kimyasal özelliklerine bağlı olarak oluşan özel etkinin kaynakları, sudaki mineral ve gazların türü, yoğunluğu ve vücut tarafından emilme kapasitesidir. Ayrıca kaplıcanın bulunduğu yerin iklimi, yerel radyasyon özellikleri, havanın sıcaklığı ve nem oranı, basınç, rüzgar özellikleri, elektriksel iyon yoğunluğu kürün vücut üzerindeki özel etkilerinde değişiklikler yaratır. Ayrıca maden suyunun kaynağı dolayında bulunan bitki örtüsü ve hayvan toplulukları, suyun fiziksel ve kimyasal değişime uğramasına, neden olarak özel etkileri olumlu veya olumsuz yönlendirebilir.
Kürün (doktor denetiminde) sürekli ve düzenli olarak uygulanmasıyla elde edilen olumlu değişikliğe genel etki adı verilir ki kür uygulamasının birincil amacı bu tedavi etkisini elde edebilmektir.

Genel etki fikri,

1- Hastalığa neden olan etmenlerin ortadan kaldırılmasını,
2- Eksiği tamamlamayı,
3- Kimyasal maddeler aracılığı ile organ fonksiyonlarının yönlendirilmesini,
4- Tembih etme ve egzersiz tedavisi yapılmasını içerir.

Türkiyede ziyaret edebileceğiniz birçok kaplıcanın özellik ve iletişim bilgileri
BURSA-Çekirge
Su sıcaklığı: 31 °C ve 46°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, karaciğer, safra kesesi ve böbrek hastalıkları, jinekolojik ve metabolik rahatsızlıklar, ameliyat sonrası problemler.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek ve şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre iki farklı tedavi önerilir.
Eski Kaplıca Sokak, Çekirge, Bursa
Tel: (224) 233 93 00
Bursa Turizm Ofisi: Tel: (224) 253 30 44 - (224) 256 70 76
YALOVA-Termal
Su sıcaklığı: 60°C ve 65°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, sindirim sistemi hastalıkları, sinir sistemi bozuklukları, idrar yolları iltihapları ve metabolik rahatsızlıklar.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek ve şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre iki farklı tedavi önerilir.
Termal Otel Tel: (226) 675 74 00
Yalova Turizm Ofisi: Tel: (226) 813 85 07
BOLU-Büyük Kaplıca
Su sıcaklığı: 42°C ve 44°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Safra kesesi ve böbrek hastalıkları, kan dolaşımı ve solunum yolu hastalıkları.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek, soluyarak veya şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre üç farklı tedavi önerilir.
Bolu Termal Karacasu Mevkii Bolu
Tel: (374) 262 84 72
Bolu Turizm Ofisi: Tel: (374) 212 22 54 - (374) 215 54 79
BALIKESİR - GÖNEN
Su sıcaklığı: 73°C
Tedavi edilen hastalıklar: Kronik abselerin yol açtığı hastalıklar, iç hastalıklar, jinekolojik ve psikolojik rahatsızlıklar.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek, soluyarak veya şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre üç farklı tedavi önerilir.
Yıldız Kaplıca Hotel Banyolar Cad. 24 Gönen
Tel: (266) 762 30 17 ? (266) 762 18 40
Balıkesir Turizm Ofisi Tel: (266) 241 18 20
İZMİR - BALÇOVA
Su sıcaklığı: 62°C ve 80°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma ve sindirim sistemi hastalıkları, kaza veya ameliyat sonrası hastalıkları, kireçlenme ve metabolik rahatsızlıklar.
Tedavi şekli: Sıcak mineral banyoları, sauna, su masajı, fizik tedavi, elektro terapi ve kinesiterapi seansları.
Hotel Agamemnon Kaplıcası
Vali Hüseyin Öğütçen Cad. 2, Balçova, İzmir
Tel: (232) 259 01 02
İzmir Turizm Ofisi: Tel: (232) 283 80 86
İZMİR-ÇEŞME
Su sıcaklığı: 55°C
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri hastalıkları ve jinekolojik hastalıklar. Kaplıca, kasların ve sinirsel yorgunlukların tedavisinde önerilir.
Tedavi şekli: Sıcak mineral banyoları, su masajı, elektroterapi ve kinesiterapi seansları.
Altın Yunus Tatil Köyü Boyalı Mevkii, Çeşme, İzmir
Tel: (232) 723 12 50
İzmir Turizm Ofisi Tel: (232) 483 80 83
DENİZLİ - PAMUKKALE
Su sıcaklığı: 36°C ve 38°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri hastalıkları ve jinekolojik hastalıklar, aşırı fiziksel ve sinirsel yorgunluklar, sindirim sistemi bozuklukları.
Tedavi şekli: Sıcak mineral banyoları.
Hotel Club Colossea Karahayıt, Pamukkale, Denizli
Tel: (258) 271 41 56 - 271 43 73
Denizli Turizm Ofisi Tel: (258) 264 39 71 - (258) 261 33 93
MUĞLA - KÖYCEĞİZ - DALYANKÖY
Su sıcaklığı: 32°C ve 42°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri hastalıkları ve jinekolojik hastalıklar, aşırı fiziksel ve sinirsel yorgunluklar.
Tedavi şekli: Çamur banyosu ve sıcak mineral su banyosu.
Köyceğiz Turizm Ofisi Atatürk Kordonu, Muğla, Köyceğiz
Tel: (252) 262 47 03
Muğla Turizm Ofisi Tel: (252) 214 12 61
KÜTAHYA-llıca ve Yoncalı
Su sıcaklığı: Ilıca Harlek: 25°C ve 43°C arasında değişir.
Yoncalı: 32°C ve 36°C arasında değişir.
Ilıca Su: 78°C-79°C
Murat Dağ: 31 °C-42°C
Eynal:163°C
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri ve sinir hastalıkları, jinekolojik hastalıklar, ciğer, böbrek ve safra kesesi hastalıkları. Yoncalı sıcak su kaynağı gut, uykusuzluk, lumbago ve kırık tedavilerinde özellikle tavsiye edilir.
Tedavi şekli: Sıcak mineral su banyosu, buhar banyosu.
Hotel Ilıca Harlek Ilıca Kaplıcaları, Kütahya
Tel: (274) 245 22 24 (3 hat)
Yoncalı Tedavi Merkezi Yoncalı Kaplıcaları,
Kütahya Tel: (274) 249 42 12
Kütahya Turizm Ofisi Tel: (274) 223 10 78 - (274) 223 19 62
AFYON - ÖMER
Su sıcaklığı: 42°C ve 53°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri hastalıkları ve jinekolojik hastalıklar sinirsel yorgunluklar, böbrek problemleri, gastroanterit, kireçlenme ve kasların güçlendirilmesi.
Tedavi şekli: Banyolar, masaj seansları, elektroterapi ve kinesiterapi seansları.
Termal Resort Oruçoğlu Kütahya Karayolu 14km,
Afyon Tel: (272) 251 50 50 ? (272) 251 35 04
Afyon Turizm Ofisi Tel: (272) 213 54 47
ANKARA
Su sıcaklığı: Kızılcahamam 50°C ve 51 °C arasında değişir.
Ayaş 31 °C
Haymana 44°C
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, çocuk felci hastalıkları, jinekolojik hastalıklar, kan dolaşımı, tansiyon, solunum rahatsızlıkları, böbrek taşı.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek ve şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre iki farklı tedavi önerilir.
Ayaş İçme ve Kaplıcaları
Ayaş İçmeceleri, Ankara
Tel: (312) 718 31 01
Ankara Turizm Ofisi Tel: (312) 259 26 31
KONYA - ILGIN
Su sıcaklığı: 42°C
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, karaciğer, safra kesesi hastalıkları, metabolik rahatsızlıklar.
Tedavi şekli: Şifalı suyu içerek, soluyarak veya şifalı su banyosu yoluyla hastalığın türüne göre üç farklı tedavi önerilir.
Konyalı Turizm Ofisi Tel: (332) 350 64 89
SİVAS - KANGAL
Su sıcaklığı: 35°C ve 50°C arasında değişir.
Tedavi edilen hastalıklar: Romatizma, deri hastalıkları, sinir bozukluklar. İçindeki tuz ve kükürt miktarı nedeni ile suyun içinde yer alan küçük balıklar yaraları emerek deri hastalıklarının iyileştirilmesinde idealdir.
Tedavi şekli: Şifalı su banyosu.
Sivas Belediyesi Kaplıca Müdürlüğü
Tel: (346)221 01 10-11 -12
Valilik Turizm Ofisi Tel: (346) 221 31 35 22135 35

Migren Nedir?

Migren, çoğunlukla ataklar halinde gelen bir baş ağrısı tipidir. Ataklar 4 saatten 72 saate kadar değişen uzunluklarda olabilir. Kişi ataklar arasında kendini tamamiyle normal hisseder, ancak bir sonraki atağın endişesi içindedir. Eskiden "sadece bir baş ağrısı tipi" olarak görülen migren, artık başlı başına bir nörolojik hastalık olarak kabul edilmektedir.
Migren ağrısı genellikle orta şiddette ya da şiddetlidir ve kişinin normal aktivitelerini engelleyebilir, hem migren yakınması olan kişinin hem de yakınlarının yaşam kalitesini bozabilir. Baş ağrısı zonklayıcı ya da nabızla birlikte atan şekilde hissedilebilir ve başın tek bir yanında yerleşebilir. Bulantı, kusma, ışığa veya sese karşı hassasiyet baş ağrısına eşlik edebilir.
Migren kadınlarda erkeklerden daha sık görülür; kadınlarda %18.6 ve erkeklerde %6.5 oranında görülmektedir. Yapılan çalışmalarda bir hekim tarafından tanı konulmamış olan migren hastası oranının kadın hastalarda %59'a, erkeklerde ise %70'e ulaştığı gözlenmiştir.
Birçok kişide ağrı ve diğer semptomlar o kadar şiddetlidir ki, sadece karanlık bir odada yatıp uyumak isterler. Bu da günlük yaşantıyı aksatır. Oysa ki migren ilaçla tedavi edilebilir. Günümüzde migreni önleyen ya da tedavi eden çok sayıda ilaç bulunmaktadır.
Migrenin Nedeni Nedir?
Migrenin neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Migrenin beyindeki kan damarları ve elektriksel sinir uyarısını ileten kimyasal maddelerdeki değişikliklere bağlı olduğu düşünülmektedir, ancak bu değişikliklerin neden oluştuğu konusunda araştırmalar halen sürmektedir. Migren gelişme eğiliminin kalıtımla geçip geçmediğini bilmiyoruz. Çalışmalara göre, eğer anne-babadan birinde migren varsa, çocukta da olma olasılığı %40'tır. Eğer her ikisinde de migren varsa, çocukta da %75 olasılıkla migren görülecektir. Tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre migrene yatkınlık daha fazladır.
Birçok kadında adet kanamasından hemen önce östrojen hormonu düzeylerinin azalması migren ağrısına yol açabilir.
Birçok faktör migreni başlatabilir. Bu tetikleyici faktörlere karşı duyarlı olan kişiler, bu faktörlerden uzak durarak migrenin getirdiği kısıtlamalardan büyük ölçüde kurtulabilirler.
Migreni Tetikleyen Faktörler
Yiyecekler:Eski peynir, çerez, çikolata, yoğurt, soğan, incir, karaciğer, kafeinli yiyecekler, monosodyum glutamat (MSG), tütsülenmiş (füme) ya da salamura balık/et, koruyucu madde olarak nitrat/nitrit eklenmiş gıdalar (sosisli sandviç, sucuk, salam)
İçecekler:Kahve, çay, kafeinli meşrubatlar, diyet soda, alkollü içkiler (özelikle kırmızı şarap, bira, viski)
Katkı maddeleri:Sodyum nitrit (sosisli sandviç, işlenmiş etler), monosodyum glutamat (MSG) (Çin yemekleri ve birçok restoran yemekleri), aspartam (sakızlar, diyet içecekler, et, süt, yumurta ve birçok protein içeren besinde aspartam vardır), tiramin (eski peynir, kırmızı şarap, bakla, salamura edilmiş veya işlenmiş yiyecekler), fenolik flavonoidler (elma, kabuksuz meyvalar, üzüm)
İlaçlar:Antibiyotikler (tetrasiklin, griseofulvin), antihipertansifler (nifedipin, kaptopril), hormonlar (oral kontraseptifler, östrojenler), histamin-2 blokerleri (simetidin, ranitidin), vazodilatörler (nitrogliserin, izosorbid dinitrat)
Duyusal ve Duygusal Uyaranlar:Titreşen/parlak/fluoresan ışıklar, parlak gün ışığı, kokular (parfüm, kimyasal maddeler, sigara), endişe, aşırı üzülmek veya aşırı sevinmek, depresyon, aşırı heyecan, stresten veya baskıdan kurtulma
Yaşam Tarzı Değişiklikleri:Zaman farkı, çok fazla ya da az uyumak, aç kalmak, kafeinsiz kalmak, aşırı egzersiz yapma, fiziksel veya zihinsel yorgunluk, öne eğilmek (örn. bahçe işleri yaparken), ağırlık kaldırmak veya zorlanmak, rutin yaşam biçiminde değişiklik (örn. vardiya çalışması veya tatiller), çok fazla veya çok az uyku, alerji, cinsel yönden uyarılma, sigara.
Diğerleri:Adet dönemi, hava/mevsim/barometrik basınç değişiklikleri, deniz seviyesinden çok yukarıda bulunmak
Migreninizi hangi faktörlerin tetiklediğini bilmeniz önemlidir. Bunun için atak geldiği sırada neler yiyip içtiğinizi düşünebilirsiniz. Bunun için bir migren günlüğü tutmak uygun olabilir.
Bu günlükte, "Olası tetikleyiciler" kısmına en son aktivitelerinizi, diyet, stres ve ilaçları yazın. Bunlar sizin neyin migrene yol açtığını anlamanıza yardım edecektir. Böylece hem nelerden uzak durmanız gerektiğini görür, hem de bu günlüğü doktorunuza gösterebilirsiniz.
Migrenin Belirtileri Nelerdir?
Başlangıçta bir baş ağrısının migren mi, yoksa "sıradan" bir baş ağrısı mı olduğunu söylemek zor olabilir. Migren ataklarını diğer baş ağrılarından ayırabilen özellikleri şunlardır:
· Orta şiddette ya da şiddetli ağrı· Bulantının eşlik etmesi· Kusmanın eşlik etmesi · Işığa ve sese duyarlılık (bazen kokuya duyarlılık) · Zonklayıcı, nabız gibi atan ağrı · Ağrı asıl olarak tek taraflıdır · Ağrı hareketle artar
Bazı kişilerde migren ağrısından önce 10-30 dakika sürebilen bir aura dönemi olur. Aura parlak ışık çakmaları, titrek, renkli zikzak çizgiler, kör noktalar ya da bir tarafta görme kaybı gibi görsel değişiklikleri içerebilir. Aura ayrıca kollar veya bacaklarda karıncalanma ya da uyuşmayı veya baş dönmesini de içerebilir. Auranın nedeni hala bilinmemektedir.
Belirtilerinizin başka bir fiziksel sorundan değil migrenden kaynaklandığından emin olmak için, doktora gitmelisiniz. Belirtilerinizi gözden geçirdikten ve sizi muayene ettikten sonra doktorunuz migren olduğunuzu söyleyecek ya da diğer olasılıkları ekarte etmek için ileri testler isteyecektir.
Migren Nasıl Tedavi Edilir?
Günümüzde, devam eden araştırmalar sayesinde hekimler migren hakkında daha fazla şey biliyor ve migreni önlemek ya da tedavi etmek için daha fazla seçenek bulunuyor. Çok sık atak geçiren migren hastaları için hekimler sıklıkla önleyici ilaç tedavisini tercih etmektedir. Tedaviler hekimlerin önerdiği şekilde uygulanınca atakların sıklığı ve şiddeti azalabilmektedir. Ayrıca migrenin ilaç dışı tedavi yolları da ilaç tedavisine destek olarak kullanılmaktadır.
Migren günlük hayatınızı engelleyebilir; çalışmayı, aile hayatını veya hobileri olumsuz yönde etkileyebilir. Migrenin neden olduğu tüm güçlükleri gözden geçirin ve doktorunuzla konuşun, böylece migreniniz için en doğru olanı yapabilirsiniz.

ASTIM!!

Astım nedir? Astım, hava yollarının çeşitli uyaranlara artmış yanıtının söz konusu olduğu, tekrarlayıcı, kendiliğinden veya tedavi ile tamamen veya kısmen geri dönüşümlü öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi belirtilerinin yer aldığı bir hastalıktır.Neden olur?Çocukluk çağında % 90 oranında allerjik kökenli olduğu bilinmektedir. Yıl boyu maruz kalınan ev içi allerjenlerin bronşlarda yarattığı allerjik iltihabi durum, soğuk hava, egzersiz, viral solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal buharlar, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi nonspesifik uyaranlarla temas sonucu astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yanında spesifik olarak allerjinin söz konusu olduğu ev dışı allerjenlerle temas sonucu genellikle mevsimsel olarak aynı tablo gözlenmektedir.
Nasıl seyreder?Astım tanısı alan çocukların çoğunun hayatın ilk 2 yılında belirti verdiği saptanır. İlk yıllarda öksürük ve hırıltının ana uyaranı viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış olması, küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olması, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunur. Dört beş yaşlarında akciğerlerin gelişiminin tamamlanması ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta klinik olarak düzelme gözlenmektedir. Düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım tanısı almış çocukların bir kısmı da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girerler. Genel olarak çocukluk çağında astım tanısı almış hastaların yaklaşık %50-60'ı ergenlik döneminde iyileşirler. İyileşen olguların bir bölümü orta yaş döneminde tekrar hastalık belirtileri göstermeye başlayabilmektedirler.
Nasıl teşhis edilir? Astım tanısı koymada en değerli tanı aracı öyküdür. Öksürük, hırıltı ve / veya nefes darlığı belirtilerinin gece kötüleşmesi şiddetle astımı düşündürür. Yattıktan sonra veya sabaha karşı yaklaşık 30 dakika süreyle devam eden ve bronş genişletici ilaçlara olumlu yanıt veren öksürük aksi ispat edilene kadar astım kabul edilmelidir.
Akciğer fonksiyonları nasıl değerlendirilir? Astımda akciğer fonksiyonlarının ölçülmesi gerek tanı gerekse tedaviye yanıtın değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Spirometre ile ölçülen solunum fonksiyonlarında zorlu nefes verme sırasında yapılan ölçümlerin sağlıklı bireylerle yapılan karşılaştırılması ve tedavi ile bu değerlerin göstermekte olduğu düzelme değerlendirilmektedir.
Allerji nasıl belirlenir? Astıma neden olması olası allerjinin hangi maddeye karşı geliştiğinin saptanmasında allerji deri testleri kullanılır. Ön kol ön yüzüne veya sırta delme metodu ile uygulanan deri testinde ciltteki kızarma ve kabarmanın şiddetine göre değerlendirme yapılıp, hastanın neye allerjisi olduğu saptanmaktadır.
Allerji deri testi uygulamasının mümkün olmadığı, 3 yaş altı çocuklar, yaygın allerjik egzaması olan hastalar, antihistaminik içeren ilaç kullanmakta olanlar, ciltte dermografismus adı verilen cilde bastırma sonucu kabarma reaksiyonu verenlerde, kanda spesifik immünoglobulin E düzeyi saptanması yöntemiyle allerjen tespiti yapılabilir.
Astım nasıl tedavi edilir? Tüm allerjik hastalıklarda olduğu gibi astımda da birinci basamak tedavi alleji geliştirilmiş olan maddeden uzak durmaktır. Uygun öneriler doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile hastalık belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın belirgin derecede azalması mümkündür.
Çevre önlemlerinin yeterli olmadığı, ilaç tedavisinin uygun görüldüğü hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar sadece bronşları gevşetici özelliğe sahip rahatlatıcılar ve allerjik iltihabın yarattığı aşırı bronş duyarlılığını azaltmak yoluyla tedavi edici özelliğe sahip olanlar olarak ikiye ayrılabilir. Son yıllarda bu amaca yönelik kana karışma oranı en aza indirilmiş, kortizonlu ilaçlara özgü yan etkileri ağızdan alınanlara kıyasla çok çok az olan yeni jenerasyon kortizon bazlı sprey ilaçlar geliştirilmiştir. Allerjinin bronşlarda yapabileceği kalıcı hasarı önlemede tek seçenek olarak sunulan bu ilaçlarla astım belirtileri en aza indirilmektedir.

Kanser Nedir?

Kanser, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisi. Sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle de bir halk sağlığı sorunu.
- Anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve yayılması olarak tanımlanan kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...
Ülkemizde 1970’li yıllarda sebebi bilinen ölümler arasında 4. sırada yer alan kanser, son yıllarda kardiyovasküler sistem hastalıklarından sonra 2. sıraya yükseldi. Kanserin sebebi nedir?Çevresel ve içsel nedenler olarak ikiye ayrılabilir. Çevresel nedenler (kimyasal, radyasyon, viruslar gibi) ve içsel nedenler (hormonal, bağışıklık bozuklukları, kalıtsal mutasyonlar ve diğer genetik nedenler gibi) birlikte veya ardışık olarak hücreleri etkileyerek uzun yıllar içinde kansere yol açabilirler.Hangi organlarda kanser olur?Kanser tek bir hastalık olmayıp, vücuttaki tüm doku ve organlarda kanser gelişebilir.İyi huylu ve kötü huylu tümör ne demektir?İyi huylu tümörler kanser değildir. Başka bölgelere yayılmazlar. Tamamen çıkartıldığı zaman genellikle tekrarlamazlar. Kötü huylu tümörler ya da kanser ise komşu organ ve dokulara yayıldığı gibi, lenf ve kan yoluyla uzak organlara da yayılır. Uzak organlardaki yayılımına metastaz (yayılma) denir.
Sigarayı bırak, kanser riskini azalt

Kanser ne sıklıkla görülen bir hastalıktır?Erişkinlerde her yıl 100 bin nüfus için 150-300 kişi kansere yakalanır. Ülkemizde her yıl 150 bin kişinin kansere yakalandığı tahmin edilir.Kanserden korunmak mümkün mü?Sigara ve alkol kullanımı ile gelişen kanserlerin önlenmesi mümkün. Bu maddelerin kullanılmaması ile tam koruma mümkün olur. Ayrıca güneş ışınlarından korunma ile deri kanserinden çok yüksek oranlarda korunmam mümkün. Kanserden korunmada beslenmenin de rolü büyük.Kanserden nasıl korunabilirsiniz? Sigara içmeyerek, beslenme alışkanlıklarına ve yaşam tarzına dikkat ederek, güneş ışınlarından korunarak kanserden korunmak mümkün.Sigara ve tütün kullanımından kaçınmak: Sigara ve tütün ürünlerinin akciğer kanseri, ağız, yutak (farinks), soluk borusu (larinks), yemek borusu, pankreas, rahim ağzı (serviks), böbrek ve idrar torbası (mesane) kanserlerine yol açtığı kesin olarak biliniyor. Bu nedenle sigarayı içmeyerek bu kanserlerdenkorunubilirsiniz. Sadece sigara içenler değil, pasif sigara içicileri de bu hastalıklara karşı risk altında bulunur.Beslenme ve diyet: Bitkisel kaynaklı besinlerin fazla tüketilmesi, özellikle hayvansal kaynaklı yüksek yağlı gıdaların sınırlandırılması, bitkisel yağların tercih edilmesi, fiziksel olarak aktif olup, egzersiz yapılması ve ideal ağırlığın korunması, alkol tüketiminin sınırlandırılması kanserden korunmada etkin rol oynuyor.Güneş ışınlarından korunma: Bazal ve skuamöz hücreli deri kanserleri güneş ışınlarına maruz kalma sonucunda ortaya çıkıyor. Bu nedenle güneş ışınından korunulması ile bu kanserlerin gelişimi engellenebilir.

Kanserle mücadelede eğitim şar

Erken tanı işe yarar mı?Kişilerin kendi kendini muayenesi, kontrol muayeneleri ve taramalar ile erken tanı mümkün. Böylece hastalığı daha erken tanı konulabildiğinden tedavi şansı da yükseliyor. Buradan hareketli hiç şikayeti olmayanlar bile düzenli doktor kontrolleri yaptırmaları öneriliyor. Erken tanı için bazı öneriler:Meme kanseri: 40 yaş ve üzerindeki kadınlar her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalı, yılda bir kez doktor muayenesi ve mamografi yaptırmalı. 20-39 yaşındaki bayanlar ise her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalı, 3 yılda bir de mamografi yaptırmalı. Kalın Bağırsak Kanserleri: 50 yaşından sonra dışkıda gizli kan testi, belirli aralıklarla sigmoidoskopi, kolonoskopi ve bağırsak filmi çekilebilir. (Ayrıntı için doktorunuza danışınız.)Rahim kanserleri:Cinsel olarak aktif olanlar ve 18 yaşın üzerinde olanlar yılda bir kez PAP testi ve pelvik muayene yaptırmalı. Ardışık üç muayene normalse daha seyrek yapılabilir.Prostat kanseri: 50 yaş ve üzerindeki erkekler yılda bir kez doktor muayenesi ve PSA (prostat spesifik antijen testi) yaptırmalı.Kanserin başlıca belirti ve bulguları nelerdir?Kanserin belirti ve bulguları köken aldığı doku ve organlara göre değişir. Hatta bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol muayenelerinde kanser tanısı konulabilir.Aşağıdaki belirtilere dikkat edin: Dışkılama ve idrar alışkanlıklarında değişiklikler Uzun süren, iyileşmeyen yaralar Beklenmeyen kanama ve akıntılar Meme veya başka organlarda elle hissedilen şişlikler Yutma güçlüğü veya hazımsızlık Siğil ve benlerde belirgin değişiklik Uzun süren ses kısıklığı ve öksürük Bu bulgular her zaman kanser demek değildir. Ancak nedenlerinin belirlenmesi için mutlaka bir doktora başvurulması gerekir. Kanser bulaşıcı bir hastalık olmayıp, erken tanısı ve tedavisi mümkün bir hastalık grubudur.Kanser nasıl tedavi edilir? Cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hormonoterapi, immünoterapi başlıca tedavi yöntemleridir.Kanserden kurtulmak ne oranda mümkündür? Tüm kanser türleri birlikte değerlendirildiğinde erişkin kanserlerinde % 60, çocuk kanserlerinde ise % 77 oranında iyileşme mümkündür. Ancak hastalığın cinsi, yaygınlığı, uygulanan tedavi gibi bazı faktörler tedavi şansını doğrudan etkiler.
KAYNAK: Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu